Skip to the content.

Bölüm 03: Çevrimiçi Reklamcılık Teknolojisinin Tarihi

🌐 Reklamcılık Çevrimiçi Dünyaya Taşınıyor

1990’lı yılların başında birçok şirket, organizasyon ve internet meraklısı ilk halka açık web sitelerini oluşturmaya başladı.

Reklamverenler kısa sürede bu yeni dünyanın sunduğu potansiyeli fark etti ve keşfedilmemiş alanları test etmeye girişti.


🎯 1994: İlk Banner Reklam

📅 Tarihi Bir An

1994 yılı, çevrimiçi görüntülü reklamcılığın ilk kaydedilmiş örneğine sahne oldu. Bu reklam, banner reklam (afiş reklamı) biçimindeydi ve HotWired (şimdiki wired.com) adlı bir web sitesinde yayınlandı.

Bu reklam, telekomünikasyon devi AT&T tarafından satın alındı ve “You Will” adlı kampanyasını tanıtmak için kullanıldı.

📷 Soldaki görsel: AT&T’nin ilk banner reklamı, 27 Ekim 1994’te HotWired’da yayınlandı.

📷 Sağdaki görsel: AT&T’nin “You Will” kampanyasına ait açılış sayfası.

📊 İnanılmaz Performans

Üç ay süren kampanya boyunca, izleyicilerin %44’ü banner reklama tıkladı.

💡 Karşılaştırma: Günümüzde çevrimiçi ziyaretçilerin yalnızca %0,02 ile %2 arasında reklamlara tıkladığı tahmin edilmektedir.


📈 Tıklama Oranı (Click-Through Rate - CTR)

Tıklama oranı (CTR), bir reklamın aldığı tıklama sayısının, reklamın görüntülenme sayısına bölünmesiyle hesaplanır.

Örneğin, bir reklamın CTR’si %2 ise, her 1.000 gösterimde 20 tıklama almış demektir.


🔄 İlk Dönem: Doğrudan Satış Süreci

Bu, günümüzde son derece kârlı hale gelmiş olan ticaretin başlangıcıydı.

Çevrimiçi görüntülü reklamcılığın ilk dönemlerinde, reklamveren ile yayıncı arasındaki alışveriş doğrudan satış süreciydi ve medya satın alma işlemleri her zaman olduğu gibi yürütülüyordu.

Reklamveren, yayıncıyla iletişime geçer ve web sitesindeki reklam alanını bin gösterim başına maliyet (Cost Per Mille - CPM) esasına göre satın alırdı. (Mille Latince’de “bin” anlamına gelir). Bu sistemde, reklamveren her 1.000 gösterim için belirli bir ücret öderdi.

📝 Insertion Order (IO)

Bir yayıncının web sitesinde reklam göstermek için, reklamveren yayıncının satış ekibine bir insertion order (IO) gönderirdi. IO, kampanyanın koşullarını tanımlar ve şunları içerirdi:

1. Kampanya Hedefleri:

2. Kampanya Yürütme Terimleri (Line Items):

3. İş Koşulları:


📜 Biliyor muydunuz?

Insertion order ve line items terimlerinin kökeni basılı reklamlara dayanır. Gazetelerde reklamların “eklenmesi” (insertion) için sipariş verilir ve reklamveren satır başına belirli bir ücret öderdi.

Örneğin, 1870’te The New York Express gazetesinde 3 satırlık bir Business Notice (ticari duyuru) reklamı vermek 60 cent tutuyordu.

Kaynak: Pettengill’s Newspaper Directory and Advertisers’ Handbook, S. M. Pettengill & Company, 1870


⚠️ Manuel Sürecin Sınırları

Yine de bu süreç manuel bir süreçti ve çevrimiçi reklamcılığın sunduğu potansiyelden faydalanamıyordu.

Bu durum, ilk reklam teknolojisi ürünü ortaya çıktığında değişti: reklam sunucusu (ad server).


🖥️ 1995: İlk Reklam Sunucusu (Ad Server)

📅 Önemli Tarihler


🚀 Reklam Sunucularının Ortaya Çıkışı

İlk reklam sunucuları (ad servers) 1995’te ortaya çıkmaya başladı ve başlangıçta çevrimiçi reklamların teslim edilmesini ve yönetilmesini kontrol etmek için kullanıldı.

İlk Dönem Hedefleme Yetenekleri

O dönemde hedefleme yetenekleri oldukça sınırlıydı; yalnızca kullanıcı tarayıcısından gelen HTTP çağrısı ile iletilen başlık bilgilerine (header information) göre reklamları hedefleyebiliyorlardı.

Örneğin:


🏢 İlk Reklam Sunucusu

İlk reklam sunucusu, FocaLink Media Services adlı şirket tarafından 1995’te Dave Zinman, Andrew Conru ve Jason Strober tarafından kuruldu.

CMGi, 1990’larda birçok tanınmış teknoloji ve çevrimiçi işletmeye sahip bir internet şirketiydi. AltaVista ise bu şirketin en büyük portföylerinden biriydi.

CMGi, 1990’ların sonundaki dot-com çöküşünden sağ çıkmasına rağmen, 2003’te AltaVista’yı Overture Services, Inc. şirketine sattı. Aynı yıl Yahoo, artan baskılar ve 11 Eylül saldırıları sonrası yaşanan borsa çöküşü nedeniyle Overture’ü satın aldı.


🔗 Reklam Ağları (Ad Networks) ve DoubleClick

⚠️ Yeni Zorluklar

Bir süre sonra, web sitelerinin ve dolayısıyla yayıncıların sayısı arttıkça zorluklar ortaya çıkmaya başladı. Başta basit olan doğrudan satış süreci giderek karmaşık ve yavaş hale geldi.

Yayıncılar için sorunlar:

Reklamverenler için sorunlar:

💡 Çözüm: Reklam Ağları

Bu sorunların üstesinden gelmek için reklam ağları (advertising networks / ad networks) ortaya çıktı.

1996’da DoubleClick adlı şirket, ilk reklam ağlarından biri olarak kuruldu.


🏢 DoubleClick’in Kısa Tarihi

1996: Kevin O’Connor ve Dwight Merriman tarafından kuruldu

2005: Hellman & Friedman ve JMI Equity tarafından 1,1 milyar dolara satın alındı

Mart 2008: Google, DoubleClick’i 3,1 milyar dolar karşılığında satın aldı

DoubleClick, 1990’ların ortası ile 2000’lerin başındaki dot-com balonundan sağ çıkan az sayıdaki çevrimiçi şirketten biriydi.

2018: Google, Google AdWords ve DoubleClick ürünlerini yeniden markalaştırarak üç ana ürün oluşturdu.


🎯 Reklam Ağlarının İşlevi

Başlangıçta reklam ağları (ad networks), reklamverenler ile yayıncılar arasında aracı (broker) olarak hareket ediyordu. Yayıncıların kendi satış ekiplerine (in-house sales) veya AdOps ekiplerine ihtiyaç duymadan envanterlerini (inventory) paraya çevirmelerini sağlıyorlardı.

Reklam ağları, yayıncıların satılmamış envanterlerini bir araya toplar ve reklamverenlere genellikle daha ucuz ve konsolide edilmiş bir gösterim havuzu sunardı.


📋 Özetle:

Reklam sunucular (ad servers) = reklamların teknik olarak yönetilmesini sağlar

Reklam ağları (ad networks) = satılmamış reklam alanlarını toplar ve reklamverenlere satar


✅ Reklam Ağlarının Faydaları

Reklam ağları hem reklamverenler hem de yayıncılar için faydalıdır.

Yayıncılar için:

Reklamverenler için:


⚠️ Reklam Ağlarının Dezavantajları

Ancak, reklam ağlarının sürece akıcılık katmasına rağmen, birçok reklam ağı yalnızca yayıncıların envanterlerinin bir kısmını (yani kampanyalarıyla eşleşen bölümlerini) satın almak isterdi. Bu da yayıncıların tüm envanterlerini satabilmek için birden fazla reklam ağıyla çalışmaları gerektiği anlamına geliyordu.


📌 Özet:

Reklam ağları = aracılar → “satılmayan reklam alanlarını” topluyorlar

Yayıncı için = satış kolaylığı

Reklamveren için = düşük maliyetle daha geniş erişim

Dezavantaj = yayıncıların farklı ağlara bölünmek zorunda kalması


🌊 Waterfall System (Şelale Sistemi)

Bu durum, yayıncıların en iyi değerli reklam ağlarını bulmak için daha fazla zaman harcaması ve birden fazla komisyon ödemesi gerektiği anlamına geliyordu. Ayrıca bu süreç, waterfall system (şelale sistemi) adı verilen verimsiz ve zahmetli bir yönteme yol açıyordu.

Reklamverenler için sorunlar:


📊 Network Optimizers ve SSP’lerin Doğuşu

💡 Yeni Çözüm

Bu zorlukları aşmak için yeni bir AdTech platformu ortaya çıktı: network optimizers (ağ optimize ediciler). Bugün bunlara supply-side platforms (SSPs) denir.

✅ Network Optimizer’ların Yayıncılara Sağladığı Avantajlar:

  1. ⏱️ Zaman Tasarrufu: Birden fazla reklam ağını yönetmenin zaman kaybını ortadan kaldırmak
  2. ⚡ Hız: Sayfa yüklenme süresini hızlandırmak (tek bir istekle ağ optimize ediciye bağlanmak, böylece sürekli ileri-geri isteklere gerek kalmamak)
  3. 💰 Gelir Artışı: Envanteri doğru reklam ağı ile eşleştirerek geliri artırmak
  4. 🛡️ Kalite Kontrol: Katı kalite kontrolleri uygulamak (ör. tütün, alkol reklamlarını engellemek)

💹 Reklam Borsaları (Ad Exchanges) ve RTB

🚀 Yeni Nesil Platform

Kısa süre sonra, ad exchanges (reklam borsaları) ortaya çıktı.

✅ Reklam Borsalarının Getirdikleri:


📅 Programatik Reklamcılıktaki Önemli Olayların Zaman Çizelgesi

🕰️ 1994

🕰️ 1995

🕰️ 1996

🕰️ 2000

🕰️ 2002-2003

🕰️ 2006

🕰️ 2007

🕰️ 2007-2008


🎓 Bölüm Özeti

Bu bölümde çevrimiçi reklamcılığın evrimini ve AdTech ekosisteminin nasıl geliştiğini gördük:

  1. 1994 → İlk banner reklam ve çerezler
  2. 1995 → Reklam sunucuları
  3. 1996 → Reklam ağları (DoubleClick)
  4. 2000’ler → Network optimizers (SSP’ler)
  5. 2007-2008 → Reklam borsaları ve RTB

Her yeni teknoloji, bir önceki dönemin zorluklarına çözüm olarak doğdu ve ekosistemi daha verimli hale getirdi.



⬅️ Bölüm 02: Reklamcılığın Temelleri 🏠 Ana Sayfa ➡️ Bölüm 04: Temel Teknoloji Platformları ve Aracılar